bebeimgeliyor

Archive for the ‘DEPRESYON’ Category

>
Hamilelikte Cinsel Yaşam

Hem duygusal faktörler, hem de hormonal değişikliklerin cinsel güdüleriniz üzerinde önemli etkileri vardır. Yeni hamile kalmış birçok kadın bu yeni duygular sayesinde kendilerini her zamankinden daha seksi bulurlar. Ayrıca birçok çift için hamile kalma korkusu olmaması bu dönemi çok daha özel hale getirir.
Öte yandan, sekse karşı isteksizlik de hamilelikte rastlanan bir durumdur. Birçok anne-baba adayı, seksin fetusa zarar vereceğinden korkar. Ancak doktorunuz tıbbi açıdan bir komplikasyon görmediği sürece bu tür korkular yersizdir.
Doğum yaklaştıkça, ağırlığınız arttığından rahatsızlık duymanız gayet doğaldır. Seks belki de aklınızdaki en son şey olacaktır. ” Bilmeniz gereken en önemli şeylerden birisi
eşinizle seks yapmadan da bir ilişkinizi canlı tutabileceğinizdir. Seks olmadan da kocanızla fiziksel ve duygusal bağlarınızı devam ettirecek kadar yakın olabilirsiniz.
Dokunuşu size farklı gelebilir. Hormonal değişimler nedeniyle göğüslerinizde oluşan şişkinlik duyarlılığınızı arttırabilir-bu sizi tahrik edebilir veya itebilir. Ancak bu tamamen doğal ve geçici bir durumdur. İlk üç aydan sonra göğüslerdeki hassasiyet azalır. Bununla beraber orgazm olma potansiyeliniz artar. Doktorlar, hamilelik döneminde genital bölgedeki kan akışının hızlandığını bunun da orgazmı arttırdığını söylüyor.
Bebeğinize zarar vereceğinizi düşünmemelisiniz. Birçok çift bebek doğana kadar veya anneler kendilerini rahatsız hissedene kadar cinsel ilişki kurabilirler. Bu konuda doktorunuzdan detaylı bilgi alabilirsiniz. A.B.D’de Illinois Üniversitesinde 400 kadın üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, düşünülenin aksine hamileliğin sonunda yapılan seks hamileliği tehlikeye sokmuyor.
Seks istemeyebilirsiniz. Duygusal olarak kendinizi hazır hissedinceye kadar seks istemeyebilirsiniz. Hiçbir doktor bu duygusal durumu ne zaman aşacağınıza dair size bir tarih veremez. Ancak burada unutulmaması gereken başka etkili faktörler de vardır. Tekrar adet görmeye başlayana kadar hormonlarınız normale dönmeyecektir. Bu süre ise doğumdan 4 ila 8 hafta sonrası arasında olur; hatta emziriyorsanız bu süre daha da uzar. Ve unutmayın ki size muhtaç o küçük varlığın sabah akşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak sizi yoracağından, seksi düşünmeye vaktiniz pek kalmayabilir. Üstelik düzensiz uyku cinsel arzunun baş düşmanı sayılır. Bu durumu eşinizle paylaşın ve bunun geçici bir dönem olduğunu anlamasını sağlayın.
Diğer taraftan, bu dönemde seksten çok kocanızın dokunuşuna ihtiyacınız olacaktır.
Sekse artık yeni bir açıdan bakacaksınız. Bebeğinizin doğumundan aylar sonra bile seks hayatınızda bazı şeyler tam olarak yoluna girmemiş olabilir. Bir çok çift, sekse vakit kalmadığından ve anne-baba rolünün onları çok yorduğundan yakınır. Ancak unutmayın ki bir çift olarak birlikte geçireceğiniz zaman da çok önemlidir, buna öncelik tanımalısınız. Özellikle hemen başka çocuk istemeyen çiftler, tekrar hamilelik yaşanabilir korkusuyla seksten soğuyabilirler.
Olaya başka açıdan bakarsanız, eşiniz ve siz yeni bir yaşam oluşturdunuz ve bu yeni yaşam sizi birbirinize daha da kenetleyecek, bu da orta vadede ilişkinize katkıda bulunacaktır.

HAMİLELİKTE CİNSEL İLİŞKİNİN YASAKA ODUĞU DURUMLAR

– DÜŞÜK TEHDİDİ
– Sebebi belli olmayan vaginal kanama
– Gebelik kesesinin erken açılması ve suyun gelemesi durumda,
– Plesenta plevra
– Erken doğum tehdidi
– Eşinin cinsel yoola bulaşan bir hastalık taşıması,
– Anne adyının HPV taşıyıcı olması durmunda
– Tekil gebelikte son1 ay,çoğul gebelikte son 3 ay

DİKKAT!!!!!!!!!!!

*Yasak olduğun zamanlarda cinsel ilişki olmamalıdır.
*Cinsel ilişki olduğu zaman kanama olursa mutlaka doktorunuza bildirin.
*Kimyasal kayganlaştırıcı kullanılmamalıdır.
*esanslı prezervatifler kullanılmamalıdır. İçerdiği kimyasallardan dolayı.
*Spermin içinde bulunan prostaglandinden dolayı ya prezervatif ya da geri çekme metodu kullanılmalıdır. Prostaglandinin içeriği rahim ağzını uyaracak bu da rahim kasılamalarına neden olacaktır.
*önerilen pozisyonlarda cinsel ilişki olmalıdır.

>

BEBEKLER DE DEPRESYONA GİRER!
“Bebektir, bir şey anlamaz” bilgisi çoktan eskidi. Artık, bebeklerin değil doğumdan, anne karnından itibaren her şeyin farkında oldukları biliniyor. Üstelik, bebekler de depresyona giriyor.
Anne ilgisinden ve bakımından mahrum olmak her yaştaki çocuk için bir travmadır. Özellikle, 6. aydan sonra bebeklerin annelerinden birden ayrılmaları durumunda yaşanan özel klinik tabloya “Bebeklik Depresyonu (Anaklitik Depresyon)” denir. Annenin vefatı, annenin başka bir şehirde ya da ülkede yaşaması, hastalık sebebiyle annenin uzun süre hastanede kalması, annenin çocuğuna bakım veremeyecek kadar ağır düzeyde bir ruhsal veya fiziksel hastalığa sahip olması bebeğin depresyona girmesine neden olabilir.

Bebeklik depresyonunun 3 dönemi vardır. Protesto dönemi olan birinci dönemde, çocuk anne mahrumiyetinden dolayı tedirgin, huzursuz ve sinirlidir. Sürekli ağlar ve kolay kolay yatıştırılamaz. Anne mahrumiyeti iki ila üç hafta daha devam ettiği takdirde bu durumu depresyon dönemi takip eder. Depresyonda olan çocuk durgundur, sevdiği şeylere tepki vermez, gergin, sinirli, küskün ve mutsuzdur. Yeme ve uyku düzeni bozulur. Kilo kaybeder, kusar. Fiziksel gelişimi geriler. Anne mahrumiyeti yine devam ederse, ikinci aydan sonra çocuğun duygusal tepkileri giderek azalır, adeta küntleşir. Sosyal çevresine ve onunla iletişim kurmak isteyen insanlara tepki vermez. Bu döneme, içe kapanım dönemi adı verilir. Bu durumdaki çocuklar, anneleri karşısına çıksa bile onu uzun süre yok sayarlar. Anneye üç ay içinde kavuşulduğu takdirde, çocuk giderek düzelir. Üç aydan daha uzun süreli ayrılıklarda iyileşme olmaz. Tablo giderek yuva hastalığına (hospitalizm) dönüşür.

Depresif tablonun düzelmesi için en fazla üç ay içerisinde annenin geri gelmesi gereklidir. Şayet bu olmuyorsa, en kısa zamanda anne yerine geçecek bir kişinin temel bakım verme işlevlerini yürütmesi belirtilerin normale dönmesi için şarttır.

UZUN SÜRELİ ANNE YOKSUNLUĞU
Erken yaşlarda ailelerinden ayrı düşüp yetiştirme yurtlarında veya uzun süreli olarak hastanede kalan çocuklarda ortaya çıkan klinik bir tablodur. Çocuğun anne ya da anne yerine geçecek olan bir bakım verenden mahrum olması durumunda, ruhsal ve fiziksel gelişimi için gerekli olan şefkat ve ilgiyi alamaması nedeniyle ortaya çıkar.

Bu çocuklar; uyaranlara karşı geç tepki verirler, çevreye karşı ilgisizdirler, kendi kendilerine uyaran verebilmek adına, oturdukları yerde sallanma, kafa sallama hatta geviş getirme davranışları sık görülür ve parmak emerler. Normal zekada doğsalar bile, uyaran yoksunluğuna bağlı olarak zekaları gelişemeyip, akranlarının gerisinde kalır. Büyümeleri yavaştır, fiziksel ve ruhsal gelişim dönemleri açısından da akranlarına göre geride kalırlar. Hastalanma ve ölüm oranları diğer çocuklara göre daha yüksektir.

Bu belirtilerin düzelmesi için anne yerine geçecek bir kişinin çocuğun temel ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Ancak, bahsettiğimiz tablo yerleştiyse, eksik olan temel bakım yerine konsa da, çocuk fiziksel ve zihinsel gelişme açısından akranlarının düzeyini tam olarak yakalayamayabilir. Çünkü, zihinsel ve fiziksel gelişme için en temel olan ilk birkaç yıl süresince çocuk temel bakımdan mahrum kalmıştır.

Özetle; bu gibi tablolar küçük yaşlardan itibaren sağlıklı bir bağlanmaya evrimsel açıdan da ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteren hazin vakalardır. Ancak çok erken dönemde müdahale edildiğinde olumlu sonuçlar alınabilir.

ANNENİN DEPRESYONUNUN FATURASINI ÇOCUK ÖDÜYOR!
Anne depresyondaysa, annenin bebekle olan ilişkisi de sorunlu oluyor ve annenin depresyonu çocuğa geçebiliyor. Üstelik, 0-2 yaş çok kritik bir dönem, çünkü harddiske bütün programlar yükleniyor ve bunların çoğu da yeniden yükleyebileceğiniz ya da çıkartabileceğiniz bilgiler değil. O açıdan da ilk iki yıl çok önemli, çünkü beyin gelişimi bu sırada tamamlanıyor.

Sonuç itibariyle, hamileliğin kendisi, doğumun kendisi, bebek bakımı bunlar yeterince zor işler. Yine de annelik desteklendiği sürece, aslında hem anne hem de bebek için keyifli ve doyurucu bir süreç yaşanabilir. Yeter ki, dengeler sağlıklı kurulabilsin.

ZOR BEBEK MESELESİ…
Öte yandan, anne depresyondaysa, çocuk iyice huysuzlanır. İşler iyice sarpa sarar ve böylece bir kısır döngü oluşur. Üstelik, her annenin kendi bebekliğinden getirdiği bir bağlanma yani diğer insanlarla ilişki kurma şekli vardır. Ve kendi bebekliğimizde, annemizle olan ilişkimizden öğrendiğimiz ilişki kurma şeklimiz, hayat boyu aynı şekilde devam eder. Bunun da oranı üçte iki oranında güvenli bağlanma, üçte biri de güvensiz bağlanma dediğimiz şekilde gerçekleşir. Ve annesiyle güvensiz bağlanma yaşayan bebekler; endişeli, öyle mi böyle mi şeklinde ikircikli ve çekingen özellikler gösteren bebekleri oluşturur. Bu özellikler ve ilişki kurma şekli bebeklik döneminde böylece kazanıldıktan sonra da hayat boyu devam eder. Anneyle bebekken güven ilişkisi kuramamış, üçte biri oluşturan bu bebeklerin büyüdüklerinde anne olduklarını düşünelim: Bu durum bebeğe de aynı şekilde yansır ve bebek depresyonu dediğimiz ve bütün dünyada giderek daha da ilgi gören bir konu gündeme gelir. Zaten nasıl bir bebeklik geçirdiğimiz hayatımızın her aşaması için çok belirleyicidir.



  • None
  • bebeimgeliyor: bakalım neler söyleyeceksiniz???
  • dorikus: çok aktif bir pano :;))))))
  • Mr WordPress: Hi, this is a comment.To delete a comment, just log in, and view the posts' comments, there you will have the option to edit or delete them.

Categories